Cooling Promise of Hydrogen: Financial Realities and Political Deadlocks
- SAVYNOR

- Sep 27
- 8 min read

For a long time, hydrogen projects have been presented as the “savior” of the energy transition. Today, however, they are undergoing a serious stress test. The International Energy Agency (IEA) has revised down its outlook for low-emission hydrogen production capacity in 2030 by nearly 25 percent. This adjustment reflects not only technical challenges but also financial bottlenecks and regulatory uncertainty.
Why Critical?
Hydrogen was envisioned as a key technology to reduce fossil fuel dependence, particularly in Europe and Asia, and to transform sectors ranging from heavy industry to maritime transport. Yet the reality shows that most projects remain on paper, while rising costs, high interest rates, and uncertain support mechanisms have caused investors to step back.
Geopolitical Dimension
At a time when hydrogen was hailed as the “green gold,” the European Union and Japan set out ambitious import plans. Today, financing difficulties and project cancellations cast doubt on the strategic credibility of this vision. China’s relative silence on hydrogen adds another layer of uncertainty to the global balance.
Savynor Insight
The role assigned to hydrogen in the energy transition has often been shaped more by political intentions than technical feasibility. The recent downward revisions highlight a three-layered challenge:
1. Financial Reality:
Rising global interest rates and supply chain pressures are eroding profitability. With carbon markets unstable and long payback periods, investors are losing their appetite.
2. Technology–Infrastructure Mismatch:
Storage, transportation, and safety remain costly. Integrating hydrogen into existing grids is far more complex than natural gas. Many projects stay on paper precisely because these barriers have not yet been overcome.
3. Geopolitical Tensions:
The EU’s planned import corridors from North Africa face political instability and weak infrastructure. Gulf states’ hydrogen ventures often serve as showcase projects, while in Asia, Japan and South Korea’s expectations contrast with China’s relative restraint.
This shows that hydrogen is not the “single key” to the energy transition but a far more complex equation at the intersection of finance, technology, and diplomacy.
Hydrogen will certainly have its place in the global energy architecture, but the path will not be as linear or rapid as often claimed. As the gap between political rhetoric and market reality widens, the pace of the transition will face new risks. Delay will cost not only projects but also international credibility.
For hydrogen projects to progress, continuity of incentive schemes, stronger public–private partnerships, and deeper regional infrastructure cooperation are essential. Only under such conditions can hydrogen truly become a pillar of the energy transition.
Hidrojenin Soğuyan Vaadi: Finansal Gerçeklikler ve Politik Çıkmazlar
Uzun süredir enerji dönüşümünün “kurtarıcı unsuru” olarak sunulan hidrojen projeleri, bugün ciddi bir stres testinden geçiyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2030 için öngörülen düşük emisyonlu hidrojen üretim kapasitesini yaklaşık %25 aşağı çekti. Bu kesinti, yalnızca teknik zorlukların değil, aynı zamanda finansal darboğazların ve düzenleyici belirsizliklerin bir sonucu.
Neden Kritik?
Hidrojen, özellikle Avrupa ve Asya için fosil bağımlılığını azaltacak, ağır sanayiden deniz taşımacılığına kadar birçok sektörü dönüştürecek bir “anahtar teknoloji” olarak kurgulanmıştı. Ancak bugünkü tablo, projelerin büyük kısmının hâlâ kâğıt üzerinde kaldığını, yatırımcıların ise artan maliyetler, yüksek faizler ve belirsiz destek mekanizmaları karşısında geri adım attığını gösteriyor.
Jeopolitik Boyut
Hidrojenin “yeşil altın” olarak görüldüğü bir dönemde, Avrupa Birliği ve Japonya’nın büyük ölçekli ithalat planları vardı. Bugün ise finansman darboğazı ve projelerdeki iptaller, bu vizyonun stratejik güvenilirliğini sorgulatıyor. Çin’in bu alanda beklenenden daha sessiz kalması, küresel dengede ayrı bir soru işareti yaratıyor.
Savynor Yorumu
Enerji dönüşümünde hidrojenin üzerine yüklenen rol, çoğu zaman teknik fizibiliteden çok politik niyetlerle şekillendi. Bugün yaşanan kapasite düşüşleri, aslında üç katmanlı bir sorunu ortaya koyuyor:
1. Finansal Gerçeklik:
Küresel faizlerin yükselmesi ve tedarik zincirindeki maliyet baskısı, hidrojen projelerini kârlı olmaktan uzaklaştırıyor. Birçok yatırımcı, artık karbon piyasalarındaki belirsizlik ve uzun geri dönüş süreleri nedeniyle risk iştahını kaybetmiş durumda.
2. Teknoloji–Altyapı Uyuşmazlığı:
Hidrojenin depolanması, taşınması ve güvenli kullanımı hâlâ yüksek maliyetli. Mevcut şebekelere entegrasyonu, doğalgaz kadar kolay değil. Projelerin “kağıt üzerinde kalma” sebebi, bu teknik bariyerlerin hâlâ tam anlamıyla aşılamamış olması.
3. Jeopolitik Gerilimler:
AB’nin hidrojen ithalatı için planladığı Kuzey Afrika koridorları, siyasi istikrarsızlık ve altyapı eksiklikleri yüzünden ilerlemekte zorlanıyor. Körfez ülkelerinin hidrojen yatırımları daha çok ihracat amaçlı stratejik vitrin projelerine dönüşürken, Asya’da ise Japonya ve Kore’nin beklentileriyle Çin’in sessizliği arasında dikkat çekici bir ayrışma var.
Bu tablo, hidrojenin “enerji geçişinin tek anahtarı” olmadığını; tersine finans, teknoloji ve diplomasi üçgeninde çözülmesi gereken çok daha karmaşık bir denklem olduğunu gösteriyor.
Hidrojen, küresel enerji mimarisinde yerini mutlaka alacak, fakat bu süreç sanıldığı kadar lineer ve hızlı olmayacak. Politik söylemlerle piyasa gerçekleri arasındaki fark açıldıkça, enerji dönüşümünün temposu da yeni risklerle sınanacak. Geç kalınırsa yalnızca projeler değil, uluslararası güvenilirlik de kaybedilebilir.
Bu nedenle hidrojen projelerinin ilerlemesi için teşvik mekanizmalarının sürekliliği, kamu–özel ortaklıklarının güçlendirilmesi ve bölgesel altyapı işbirliklerinin derinleştirilmesi kritik hale geliyor. Ancak bu koşullar sağlandığında hidrojen, vaat edildiği ölçekte enerji geçişinin taşıyıcı unsuru olabilir.
La promesse refroidie de l’hydrogène : réalités financières et blocages politiques
Depuis longtemps, l’hydrogène est présenté comme le « sauveur » de la transition énergétique. Aujourd’hui pourtant, il traverse un test de résistance majeur. L’Agence internationale de l’énergie (AIE) a révisé à la baisse de près de 25 % ses prévisions de capacité de production d’hydrogène bas carbone d’ici 2030. Cette correction reflète non seulement des obstacles techniques, mais aussi des contraintes financières et une incertitude réglementaire.
Pourquoi est-ce critique ?
L’hydrogène était conçu comme une technologie clé pour réduire la dépendance aux énergies fossiles, notamment en Europe et en Asie, et pour transformer des secteurs allant de l’industrie lourde au transport maritime. Or, la réalité montre que la plupart des projets demeurent théoriques, tandis que la hausse des coûts, des taux d’intérêt élevés et l’instabilité des mécanismes de soutien découragent les investisseurs.
Dimension géopolitique
Alors que l’hydrogène était considéré comme l’« or vert », l’Union européenne et le Japon avaient annoncé des plans d’importation ambitieux. Aujourd’hui, les difficultés de financement et les annulations de projets mettent en doute la crédibilité stratégique de cette vision. La relative discrétion de la Chine ajoute un élément supplémentaire d’incertitude dans l’équilibre mondial.
Analyse de Savynor
Le rôle attribué à l’hydrogène dans la transition énergétique a souvent été dicté davantage par des intentions politiques que par une faisabilité technique. Les révisions actuelles mettent en lumière un triple défi :
1. Réalité financière :
La hausse des taux d’intérêt mondiaux et la pression sur les chaînes d’approvisionnement réduisent la rentabilité. Avec l’instabilité des marchés du carbone et des délais de retour sur investissement trop longs, les investisseurs se détournent.
2. Décalage technologie–infrastructures :
Le stockage, le transport et la sécurité restent coûteux. L’intégration de l’hydrogène aux réseaux existants est bien plus complexe que pour le gaz naturel. Si tant de projets restent sur le papier, c’est parce que ces obstacles ne sont pas encore levés.
3. Tensions géopolitiques :
Les corridors d’importation prévus par l’UE depuis l’Afrique du Nord se heurtent à l’instabilité politique et au manque d’infrastructures. Les projets des États du Golfe relèvent souvent de la vitrine stratégique. En Asie, les attentes du Japon et de la Corée contrastent avec la retenue de la Chine.
L’hydrogène n’est donc pas « la clé unique » de la transition énergétique, mais une équation complexe située à la croisée de la finance, de la technologie et de la diplomatie.
L’hydrogène trouvera assurément sa place dans l’architecture énergétique mondiale, mais le chemin ne sera ni linéaire ni rapide. À mesure que l’écart se creuse entre rhétorique politique et réalité des marchés, le rythme de la transition sera exposé à de nouveaux risques. Le retard coûtera non seulement des projets, mais aussi la crédibilité internationale.
Pour que les projets avancent, il est essentiel de garantir la continuité des mécanismes d’incitation, de renforcer les partenariats public–privé et de développer la coopération régionale en matière d’infrastructures. C’est à ces conditions que l’hydrogène pourra réellement devenir un pilier de la transition énergétique.
Остывающие обещания водорода: финансовые реалии и политические тупики
Долгое время проекты по водороду представлялись как «спасение» энергетического перехода. Однако сегодня они проходят серьёзную проверку на прочность. Международное энергетическое агентство (МЭА) снизило прогноз производства низкоуглеродного водорода к 2030 году почти на 25 %. Это отражает не только технические сложности, но и финансовые ограничения, а также регуляторную неопределённость.
Почему это критично?
Водород рассматривался как ключевая технология для сокращения зависимости от ископаемого топлива, особенно в Европе и Азии, а также для трансформации таких отраслей, как тяжёлая промышленность и морские перевозки. Но реальность показывает, что большинство проектов остаются на бумаге, а рост затрат, высокие процентные ставки и неустойчивость механизмов поддержки вынуждают инвесторов отступать.
Геополитическое измерение
В то время как водород называли «зелёным золотом», Европейский союз и Япония строили амбициозные планы по его импорту. Сегодня же финансовые трудности и отмена проектов ставят под сомнение стратегическую состоятельность этих планов. Относительное молчание Китая в водородной сфере добавляет новый уровень неопределённости в глобальный баланс.
Взгляд Savynor
Роль водорода в энергетическом переходе зачастую определялась больше политическими намерениями, чем технической реализуемостью. Последние пересмотры высветили трёхуровневую проблему:
1. Финансовая реальность:
Рост мировых процентных ставок и давление на цепочки поставок снижают прибыльность. На фоне нестабильности углеродных рынков и длительных сроков окупаемости инвесторы теряют интерес.
2. Несоответствие технологий и инфраструктуры:
Хранение, транспортировка и обеспечение безопасности водорода остаются дорогостоящими. Интеграция в существующие сети куда сложнее, чем у природного газа. Поэтому многие проекты до сих пор остаются лишь на бумаге.
3. Геополитические напряжения:
Планируемые ЕС коридоры импорта из Северной Африки сталкиваются с политической нестабильностью и инфраструктурными ограничениями. Проекты в Персидском заливе часто служат стратегической витриной. В Азии ожидания Японии и Южной Кореи контрастируют с осторожностью Китая.
Всё это показывает, что водород не является «единственным ключом» к энергетическому переходу, а представляет собой гораздо более сложное уравнение на пересечении финансов, технологий и дипломатии.
Водород, безусловно, займёт своё место в мировой энергетической архитектуре, но этот путь будет далеко не таким прямым и быстрым, как утверждалось ранее. Чем шире разрыв между политической риторикой и рыночной реальностью, тем больше рисков для темпов перехода. Задержка приведёт к потерям не только проектов, но и международного доверия.
Для продвижения водородных проектов необходимо обеспечить стабильность стимулирующих механизмов, развивать государственно-частное партнёрство и углублять региональное сотрудничество в сфере инфраструктуры. Только при таких условиях водород сможет стать подлинной опорой энергетического перехода.
식어가는 수소의 약속: 금융 현실과 정치적 교착
그동안 수소 프로젝트는 에너지 전환의 ‘구원자’로 소개되어 왔다. 그러나 오늘날 수소는 심각한 스트레스 테스트를겪고 있다. 국제에너지기구(IEA)는 2030년 저탄소 수소 생산 전망치를 약 25% 하향 조정했다. 이는 단순한 기술적문제뿐 아니라 금융적 병목과 규제 불확실성을 반영한다.
왜 중요한가?
수소는 특히 유럽과 아시아에서 화석연료 의존도를 줄이고, 중공업에서 해운업에 이르는 광범위한 분야를 혁신할 핵심 기술로 구상되었다. 그러나 현실은 대부분의 프로젝트가 여전히 종이 위에 머물러 있고, 비용 상승, 높은 금리, 불안정한 지원 정책 탓에 투자자들이 한발 물러서고 있음을 보여준다.
지정학적 차원
‘그린 골드’라 불리던 시기, EU와 일본은 대규모 수입 계획을 내놓았다. 그러나 현재는 자금 조달의 어려움과 프로젝트 취소로 인해 이러한 비전의 전략적 신뢰성이 의문시되고 있다. 중국이 이 분야에서 비교적 조용한 태도를 유지하는점은 세계 균형에 또 다른 불확실성을 더한다.
SAVYNOR 시각
에너지 전환에서 수소에 부여된 역할은 기술적 타당성보다는 정치적 의도에 의해 더 많이 형성되었다. 최근의 전망 하향은 세 가지 층위의 문제를 드러낸다:
1. 금융 현실:
전 세계 금리 상승과 공급망 비용 압박은 수소 프로젝트의 수익성을 떨어뜨린다. 탄소 시장의 불안정성과 긴 회수 기간으로 인해 투자자의 위험 선호도는 낮아졌다.
2. 기술–인프라 불일치:
수소의 저장, 운송, 안전 확보는 여전히 비용이 많이 든다. 기존 전력망에 통합하는 것은 천연가스보다 훨씬 복잡하다. 많은 프로젝트가 종이 위에 머무르는 이유도 이 장벽이 아직 해소되지 않았기 때문이다.
3. 지정학적 긴장:
EU가 계획한 북아프리카 수입 회랑은 정치적 불안정성과 인프라 부족으로 어려움을 겪고 있다. 걸프 국가들의 수소투자는 전략적 홍보 성격이 강하다. 아시아에서는 일본과 한국의 기대와 달리 중국은 상대적으로 조용하다.
이는 수소가 에너지 전환의 ‘단일 열쇠’가 아니라 금융, 기술, 외교가 교차하는 훨씬 더 복잡한 방정식임을 보여준다.
수소는 분명 글로벌 에너지 구조에서 중요한 자리를 차지하게 될 것이지만, 그 길은 주장된 것처럼 직선적이거나 빠르지 않을 것이다. 정치적 수사와 시장 현실 사이의 간극이 커질수록 전환 속도는 새로운 위험에 직면할 것이다. 지체되면 프로젝트뿐 아니라 국제적 신뢰까지 상실될 수 있다.
수소 프로젝트가 진전을 이루려면 인센티브 제도의 지속성, 민관 협력의 강화, 지역 인프라 협력의 심화가 필수적이다. 이러한 조건이 충족될 때 비로소 수소는 에너지 전환의 핵심 축이 될 수 있다.




Comments